Son Dakika
SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜ VE KEMER’Lİ ÇEVRECİLERDEN BASIN AÇIKLAMASI GELDİ.
KONUYLA İLGİLİ KEMER SİVİL TOPLUM PLATFORMU ADINA KONUŞAN SAMİ ADALETLİ YAPTIĞI BASIN AÇIKLAMASINDA:
”Değerli basın mensupları, sivil toplum ve siyasi parti temsilcileri, tarihine, doğasına sahip çıkmak üzere burada bulunan kıymetli Kemer halkı…
Bugün burada bulunma amacımızla alakalı olarak, yıllar öncesine dönecek olursak, yine Kemer halkı olarak toplanmış ve Kemer’in incisi olan Çalış Tepesine gelmiştik. Zira doğayı, tarihi ve kültürel değerleri bir arada barındıran, fiilen orman, milli park ve arkeolojik sit olan Çalış Tepesine, bir firma tarafından akla hayale sığmaz bir proje olan taş ocağı açılmak istenmişti. Dönemin yetkilileri, bu büyük hatayı anlamışlar, halkın haklı tepkisini dikkate alarak, Kemer’i bir facianın eşiğinden döndürmüşlerdi.
Bugün yine burada, aynı yıkımı yaratacak bir proje ile karşı karşıyayız. Burasını da turizme açmak için, bu yüzlerce dönüm orman alanına, otel ve tatil köyü yapılmak isteniyor. Yıkım diyoruz, zira daha projeye çivi bile çakılmadan yaratılan harabiyete, canlı canlı şahitlik etmekteyiz. Bulunduğumuz şu alanın eğimine bakın, 50 dereceden fazla. Biz şuanda bir dağın üzerinde duruyoruz. Aynı zamanda bir milli parkın, sit alanının, geçmişte tarihe ve kültüre ev sahipliği yapmış bir yerin. Hemen karşımızda, Antalya’nın Çanakkale mevzileri denecek, Topçu Zabit Mustafa Ertuğrul’un Akdeniz sahillerini abluka altına alan, Fransız kruvazörlerini batırdığı, topçu mevzisi ve siperleri duruyor. Ayaklarımızı bastığımız şu yerlere dikkatli bakan, yer yer antik duvar kalıntılarını kolayca görebilir. Şimdi soru şu: Böylesi bir alana otel ve tatil köyünün yapılabileceği fikri, nasıl birisinin aklına, hayaline gelmiş. Gerçekten de hayret ötesi bir şey. Vaktiyle sahildeki düzlüğe verilen tahsis alanı kesmemiş olacak ki alanı dağın zirvesine kadar çıkarmış. Bunu ancak ve ancak her duyguyu ve nimeti tatmış ve yaşamış birinin fantazisi diye tanımlamak yanlış olmasa gerektir. Verilen tahsis süresine bakacak olursak, yarım yüzyıllık bir süre. Cumhuriyet tarihinin yarısına denk. Bu yönüyle burada bir turizm tesisi yapılmak istenmesinin yanında aslında burayı halktan ve tabiattan kopararak, tek sahibi olunmak istenilmektedir.
Bir hırsın ürünü olan gördüğümüz bu yıkımın sorumlularının, turizm hakkında bilmediği şeyler var. Turizmin sermayesi güneş, kum ve deniz dışında aynı zamanda doğadır, tabiattır, yeşildir, tarihtir, kültürdür. Sizin otel ve tatil köyü binaları yapacağız diye kıydığınız, yıktığınız bu alan Kemer’e gelen ve diğer bölgelerde konaklayan misafirlerinde aynı zamanda manzarasını, Kemer’imizin de silüetini oluşturur. Buna sizin be hakkınız var.! Bunca yıkım ve talan edilmiş doğa parçası, bundan sonra Kemer için cennetten bir parça değil, artık görsel bir kirlilik unsuru haline gelecek, Kemer’in turizm değerini de eksiltecektir. Kamu yararı için konulan yasalara ve yönetmeliklere rağmen nispeten daha uygun alanlara bile bir turizm tesisi için tahsis vermek zordur. Buna rağmen bunca eşsiz özellikleri ve koruma statülerini bir arada barındıran bu dağın tepesine bu kadar kolayca ve hoyratça otel ve tatil köyü yapmaya kalkmak, diğer hiçbir şekilde el değmemesi gereken, doğal ve tarihi alanlarımızı, imara açmanın ve her yeri betona boğarak, cenneti cehenneme çevirmenin kapılarını ardına kadar açar. Bu durum feci bir emsal haline gelir ve bu işin bir kaidesi, bir kuralıda kalmaz. Buraya izin verilirse aynı projeler yarın karşıda gördüğümüz Kocaburun’a da yapılmak istenir. Çalış’ın diğer yamaçlarına da Kemer’in el değmeyecek diğer cennetten köşelerine de…Hatta bu Çalış Tepesi’nin altına tünel açmak bile akıllara gelebilir.
Yaklaşık 50 yıl önce, bölgede henüz turizm yok iken zamanın şartlarında yapılmış olan Fransız tatil köyü diye de bilinen Club Med otel, günümüzde artık tahsis süresini doldurmuş, binaları da eskimiş ve ekonomik ömrünü tüketmiştir. Bu turizm tesisinin yapıldığı yere bakacak olursak, aslında çok da alışageldiğimiz normal turizm alanlarının dışında, yarattığı insan baskısıyla, doğaya olumsuz etkide bulunacak kadar doğaya fazla yakın ve iç içe olduğunu görürüz. Turizm yapıcılarının ve kanun koyucuların buna benzer örneklerdeki tahsis süreleri sona eren yerlerle ilgili, yeni tahsis uzatımları yapmak yerine, alanı doğal haline bırakarak uzun yılların getirdiği tahribatı, doğanın kendi kendisini tamir ve rehabilite etmesine bırakmayı, bir düşünmeleri gerektiği kanaatindeyiz.
Konuşmamızın bu kısmında, burada bulunma gayemizle de direkt alakalı olarak çok önem arz ettiğine inandığımız bir konuya değinmeden geçemeyeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, geçtiğimiz hafta İzmir’de halka hitaben yaptığı bir konuşmada, bizzat halkımıza önemli bir mesajı vardı.
Sayın Cumhurbaşkanına sözlerini aynen tekrarlamak ve kendisine de arz ederek hatırlatmak istiyoruz. Şöyle söylemişti Sayın Cumhurbaşkanımız: “Biz size inanıyoruz. Siz de bize inanıyor musunuz? Mesele yok. Şayet aksi yönde bir duruşumuzu görürseniz, hiç çekinmeyin. Yüzümüze hakikatleri haykırın. Haykırın ki, hatamızı görüp kendimizi düzeltelim. Bizde kibir, enaniyet, riyakarlık olmaz. Bizde sadece eser, hizmet, çalışmak, mücadele etmek olur, eksik bırakmışsak tamamlama, hata yapmışsak düzeltme olur. Biz kendimize, işte bu kadar güveniyoruz” demiş, bir hata ve yanlışlarının olması durumunda, vatandaşların kendilerini uyarması gerektiğini söylemişti. Bizde bugün bir facia demek olan yapılan bu hatadan dönülmesini ve Sayın Cumhurbaşkanımızın, olayın boyutunun teknik detaylarının ve fecaatı’nın farkında ve bilgisi dahilinde olmadan imzaladığına inandığımız bu uygulamayı iptal etmesini, içerisinde bulunduğumuz bu seçim arifesin de kendisinden halk olarak istiyoruz ve talep ediyoruz.
Kemer halkı ve sivil toplumu adına saygılarımızla” diyerek durumun vahametine dikkat çekti..
BENZER HABERLER