Son Dakika
Herkese selamlar..
Malum bu hafta konumuz ağır , yarın hayata geliş sebebimiz bedeninde can bulduğumuz annelerimizin günü , buna binayen bende bir kaç satır birşeyler söylemek istiyorum.
Annelik kisvesi altında kölelik, cefakarlık, fedakarlık kisvesi altında kadının kendinden vazgeçmesi beklenirken , anneliğin kutsandığı ülkede anneler hırpalanıyor, öldürülüyor, görmezden geliniyor. Oysa bu ülkenin en büyük yükünü kadınlar çekiyor diyebiliriz. Meclis koridorlarında nöbet tutan kadınlar, yasal ve sosyal haklarından vazgeçmemek adına birlikte davranmayı, dayanışmayı sürdürüyor.
Özel gün kutlamaları hayli zordur. Beklenti yaratır hepimizde “Benim için en büyük hediye sizin varlığınız” dense de reklamlar, sosyal medya, diziler o çıtayı tüketim üzerine kurmuştur bir kere.
Sevgililer günü takı, anneler günü küçük ev aletleri pazarını canlandırır. Pırlantasız Sevgililer Günü düşünülemez denir , mayısın ikinci haftasında ise blender’sız mutfak kalmaz. Garanti süresi bir yılla sınırlı üretilen bu aletler, “düğmesine basınca bir de ışığı yanıyor” gibi küçük teknolojik gelişmelerle kendini yeniler, ‘yeni’ sürüm üzerinden yeni pazarlar yaratır. Reklamlar yoğuranı ayrı, doğrayanı ayrı, şekil vereni ayrı, pişireni ayrı aletlerle dolu mutfakları pazarlar.
Marketing Türkiye için yapılan bir araştırmada annelere anneler günü deyince ilk ne düşündükleri sorulmuş. Büyük çoğunluk “mutluluk” yanıtı vermiş. Kendi annesini, evladını düşündüğünü belirtenlerin yanı sıra, “özel hissetmek, hatırlanmak” yanıtı verenler de az değil. Araştırma sonucuna göre, anneler en çok çiçek almaktan mutlu oluyor. Giysi ve kozmetik ürünler ikinci ve üçüncü sırada. Çok pazarlanan küçük ev aletleri listenin sonlarına yerleşmiş oysaki her nedense anneler günü geldiğinde hep bir küçük ev aleti alma peşine düşmez miyiz?
Hediyeyi alt sıralara yerleştiren anneler sadece “hatırlanmak” istemişler oysa ki. Kadınlar doğar, büyür, evlenir ve çocuk sahibi olur. Sonra o çocuğun bakımını büyük ölçüde kadınlar üstlenir. Sadece çocuklarına değil eşlerine de annelik yapar kadınlar. Pişirir, yedirir, temizler, giydirir, hasta olur bakar. Sonra yılda bir gün bu görevleri yaptığı için “hatırlanır”, hediye alır, kendini özel hisseder. Ertesi gün gömlek neden yıkanmamış, yemek neden vaktinde pişmemiş, havlular neden değişmemiş tartışmalarıyla başka türlü ‘hatırlanır’. Bunlar öyle görevlerdir ki paylaşılmaz, biri evde iş yapıyorsa onun adı “yardım” dır. Erkek kendi gömleklerini ütüleyerek eşine ‘yardım’ eder, çocuk odasını toplayarak annesine ‘yardımcı’ olur.
Sorumlulukların bu şekilde paylaşıldığı bir evde daha az yorulanların sessiz ittifakıyla düzen sürüp gider. Bu düzeni değiştirmek isteyen kadınlar huysuzlukla, geçimsizlikle itham edilir. Annelik kisvesi altında kölelik, cefakarlık, fedakarlık kisvesi altında kadının kendinden vazgeçmesi beklenir. Çocuğum yok diyen bir kadına ya “hay allah olmuyor mu?” diye sorulur ya da “olur olur üzülme” denir. Anne olmayı tercih etmemiş olması düşünülemez bile ve zaten bu düşüncesini ifade ettiğinde yargılanacağını bilir.
Toplumun bütün makbul sınavlarına rağmen, kendi gibi kalmayı başarıp mutlu çocuk büyütmeyi başarabilen ve maalesef her gün en az bir kadının öldürüldüğü ülkemizde, ”süper gücün ”günü kutlu olsun , hepimizin tüm annelerin ve anne adaylarının gününü sevgiyle kutluyorum..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
06 Haziran 2025 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler
18 Mayıs 2025 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler
17 Nisan 2025 Köşe Yazıları
17 Mart 2025 Köşe Yazıları, Tüm Manşetler